28 Aralık 2014 Pazar

Bıttım

Batman'da yaşamasam duyarmıydım ismini, görürmüydüm kendisini bilmiyorum ama bu yaşıma kadar duymadığıma göre  biraz zor gibi. Belki de bilen çoktur amma velakin ben ilk defa karşılaştım  bir baharatçıda. Böyle fındığı andıran bişey (fotoğraf çekemediğim için üzgünüm). Biri genç diğeri orta yaşlı satış elemanları ile aramdaki diyalog şöyle:

Ben: Bu bıttım da nedir?
Genç: Bu bıttım, böyle kırıp yenir. Sağlığa da faydalıdır.
Ben: Aaaaa, öyle mi, nedir faydası?
Genç: Çekirdek, kem, küm,... (Orta yaşlı beye dönerek) ne işe yarıyordu Mahmut ağabey?
Orta yaşlı bey: Çekirdek işte oğlum. (Bana dönerek) çekirdektir, dişinize güveniyorsanız kırıp yiyebilirsiniz.

Ne mümkün. Bıttım yerine dişimi kırıyordum neredeyse. Neye faydalı olduğunu da kimse bilmiyor anlaşılan.

Efendim bıttım, Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetişen bir meyve olup, Siirt fıstığının aşılanmamış hali imiş. Daha bilinen adıyla menengiç. Bıttımdan sabun da elde ediliyor. Özellikle saç dökülmesi ve saç derisi problemlerine doğal çözüm olarak biliniyor. Daha çok bilgi isteyenler bıttım diye aratıverin. Bir de menengiç(bıttım) kahvesi var ki onu da başka bir yazıda anlatırım. Hoşçakalın.

26 Ekim 2014 Pazar

Bir yaşıma daha girdim

Biliyorum uzak kaldım, uğrayamadım buralara. Geçen yazımda iş için şehir değiştirdiğimi yazmıştım. Bu şehre gelişimin şerefine yapılan kutlamaların sarhoşluğunu yeni yeni atıyorum, kendime geliyorum. Ama ne kutlamaydı. Ne cam çerçeve kaldı, ne de yanmadık bir yer.  Uzun süre hafızamdan silinmeyecek. Belki ileride bir kitabın sayfalarında yer alır, kim bilir. Neyse gelelim başlığa. Ben bugün karpuz çekirdeği ile kavun çekirdeğinin kavrulup kuru yemiş gibi yendiğini öğrendim. Yani bir yaşıma daha girdim. Karpuz çekirdeğini henüz denemedim ama kavun çekirdeğini yedim. Beğendin mi diye sorarsanız bir İzmir'li olarak bizim çiğdemi tercih ederim doğrusu. Ama bu şehrin sakinleri bayılıyor anladığım kadarıyla. Bakalım daha neler göreceğim  ömrümün anlarının aynasında. Duydukça, yaşadıkça sizi de haberdar ederim, kalın sağlıcakla.

23 Eylül 2014 Salı

Hayat...

      Buraları epeydir boşladım ama çok geçerli sebeplerim var. Durağan bir hal almış hayatım son bir aydır inanılmaz hareketlendi. Önce ev almamız ve taşınmamız sonra da iş bulmam ve iş için şehir değiştiriyor olmam... Hayat işte. Yoğunluktan evimden tek bir kare fotoğrafı bile burada yayınlayamıyorum, üzgünüm.  Bulduğum ilk fırsatta bununla ilgili bir post hazırlayacağım. Bu yazıyı yeni hayatıma doğru yolculukta yazıyorum. Herkese sevgiler.

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Değişik Bir Kısır

Dün akşam yemeği için şöyle hafif, bir o kadar da farklı bir şeyler ararken bir sitede domatesli ve patlıcanlı bulgur salatası tarifine rastladım. Malzemelere baktım içinde bulgur, sirke, domates ve kızartılmış patlıcan dilimleri var. Sirke ve bulgur... Pek aklım kesmedi ama yemeğe not verenler 'good' olarak değerlendirmişler. Şimdi ben kanıtlamadan bu salatanın güzel olduğuna inanmam. Mesleki deformasyon, elde değil :)) Dolayısıyla kolları sıvadım, kendi yorumumu da katarak, salatayı yaptım. 


 






  Biz beğendik. Siz de yaz akşamlarında hafif bir yemek peşindeyseniz iyi bir alternatif. Buyrun tarif: 


Malzemeler:

1 su bardağı pilavlık bulgur
1 büyük boy domates
1 orta boy patlıcan
1 küçük soğan
1 yemek kaşığı elma sirkesi
1/2 çay kaşığı kekik
yarım demet reyhan
tuz, karabiber (miktarı isteğe bağlı)
5 yemek kaşığı sızma zeytin yağı

Yapılışı:

Bulguru yıkadıktan sonra bir buçuk su bardağı kaynayan suya ilave edip suyunu çekene kadar kısık ateşte, tencerenin kapağı kapalı olarak pişirin ve ocaktan alıp dinlenmeye bırakın. Diğer yandan ince dilimlenmiş patlıcanları iki yemek kaşığı zeytin yağında kızartın. Bulguru geniş bir kaseye alın.  Sirke, üç yemek kaşığı zeytin yağı, kekik, tuz, karabiberi ekleyin ve karıştırın. Daha sonra ince doğranmış soğanı, domatesi ekleyin ve karıştırın. Patlıcan ve doğranmış reyhan yaprakları ile servis edin.

Afiyet olsun:)

21 Ağustos 2014 Perşembe

Aşağıdakilerden hangisi?


Sıcaklardan bütün gün burnumuzu bile kapıdan dışarı çıkaramayınca akşam yürüyüşleri bize ilaç gibi geliyor. Yine bir yürüyüş dönüşü cadde üzerindeki ağaçları budadıklarını gördüm, bir kaç dalı kaptığım gibi eve getirdim, bir vazoya koydum, sonra da fotoğraflarını çektim.  






Bir zamanlar annemin çiçeklerinden şikayet ederdim. Şimdi bir ağaç dalına bile mücevher muamelesi yapıyorum. Canım annem, benim yüzümden gözü gibi baktığı çiçeklerinin sayısını azaltmıştı.  İnanması güç ama küçücük balkonumda çiçek yetiştirir oldum:) Bu bloğun sahibesi böyle bir değişimi aşağıdakilerden hangisine borçlu olabilir?

a) Sekiz aydır iş bulamayıp kendini çiçeğe böceğe vermesine:)
b) Çiçeklerin değerini yeni anlamasına.
c) İçindeki fotoğraf aşkının ortaya çıkmasına.
d) Yaşlanıyor mu ne?
e) Kafasına saksı düşmüştür:)







d) şıkkını kabul etmiyorum. Kafama da saksı falan düşmedi. Diğer şıklara evet diyorum. Şaka maka evde çiçek görmek iyi geliyor. Siz de deneyin bir.


20 Ağustos 2014 Çarşamba

Yemekler Üzerine...



  Doğruyu söylemek gerekirse yemek yapmaya evlendikten sonra alıştım. Daha öncesinde mutfak işleriyle çok uğraştığım söylenemez, genelde annemi yemek yaparken gözlemlerdim. Tabi bunda yemekler konusundaki düşüncelerimin de büyük etkisi var. Çok uğraştırıcı yemeklere  ne gerek var, basit ve besleyici olsun yeter gibisinden düşüncelere sahiptim. Hala yemek konusunda fikrim çok değişmese de biraz kırıldı, çünkü ben sıkı bir yemekseverle evliyim. Yani sayesinde  yapmadığım hünkar beğendiler, Alinazikler mi kalmadı ya da mantı mı. Hepsi mükemmel sonuçlanmasa da umut var. Hergün daha iyiye gidiyor yani en azından ben öyle düşünüyorum. 









Fırın sütlaç ta denemelerimden biri. Bu tatlıyı her yapışımda Elif Şafak'ın Siyah Süt adlı romanındaki hayali karakter Anaç Sütlaç Hanım aklıma geliyor:) Sütlacın anaç bir tarafı var galiba. Tarife gelince:

Malzemeler:

1 kahve fincanı pirinç
1 lt süt
2 çorba kaşığı buğday nişastası
1 paket vanilya
1 çorba kaşığı tereyağı
10 çorba kaşığı şeker
1 tutam tuz

Yapılışı:

Öncelikle pirinçleri yıkayıp bir tencereye alın. Üzeri iki parmak geçinceye kadar su ilave edin ve arada karıştırarak haşlanmaya bırakın. Bu arada başka bir tencerede süt, nişasta ve şekeri topaklar gidinceye kadar karıştırın. Daha sonra orta ateşte sürekli karıştırarak koyulaşıncaya kadar pişirin. Haşlanan pirinçleri, tereyağını ve tuzu da ekleyip 2 dakika daha pişirin ve ocaktan alın. Vanilyayı ekleyip karıştırın. Toprak kaplara alıp bir fırın kabına yerleştirin. Toprak kapların yarısına gelecek şekilde fırın kabına su ekleyin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirin. 

Afiyet olsun:)

19 Ağustos 2014 Salı

Eski Foça (Phokaia)



Gittik, gezdik, sevdik... Geçen hafta sonunun en güzel olayı canım kardeşimle sevgili eşinin bizi ziyarete gelmesi ve Eski Foça'ya olan gezimizdi. Adını civardaki denizde yaşayan Akdeniz foklarından alan İzmir'in kuzeyindeki Phokaia, günümüzdeki adıyla Foça, nice zamandır gezilecek yerler listemizdeydi. Bölge Eski Foça ve Yeni Foça olmak üzere ikiye ayrılmış durumda (Foça hakkında daha çok bilgi isterseniz buraya bakabilirsiniz). Biz Eski Foça'nın büyüsüne kapılınca zamanın nasıl geçtiğini anlamadık, dolayısıyla Yeni Foça gezisi ileri bir tarihe ertelendi. 











Hiç kesilmeyen poyrazı sayesinde bunalmadan sahilinde, sokaklarında bol bol fotoğraf çektik. Dinlenmek isteyince Meşhur Girit Sakız Dondurmaları-Nazmi Usta ilk duraklama noktası oldu bizim için. Adını bile ilk defa duyduğum  dondurma seçenekleri sunan bu dondurmacıda sıra beklemeden dondurma almanız imkansız gibi.   







Bu kapılara hayran olmamak elde değil.




Eski Foça'da böyle taş evlere sık sık rastlayabiliyorsunuz. Ben çok sevdim.






İkinci dinlenme durağımız ise  Sahil Caddesi'ndeki Foça Restaurant'tı. Bir sahil kasabasında tercihimiz tabi ki balıktan yana oldu. Harika mezeler ve balık eşliğinde sahilin keyfi iki katına, hatta üç katına çıktı diyebiliriz.







Akşam olunca güzel anılarla ve fotoğraflarla evin yolunu tuttuk.  Bu nefis gün için kardeşime ve eşine buradan tekrar teşekkür ederim.

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Deneme Bir İki...



       İyi fotoğraf çekebilme becerisi öyle pat diye olmuyor, bir çok uğraşta olduğu gibi çabalamak şart. Çok çalışmam gerek çooook. Taşlar ve mum da bu süreçte bana poz vererek yardımcı oluyorlar işte.









Herkese güzel bir hafta diliyorum.


 
      To be able to take good photos, i must work so hard. Stones and a candle pose for me  in this  duration.
 






Have a nice week everybody. 

15 Ağustos 2014 Cuma

Kartpostallar


     Küçüklüğümden beri kartpostalları çok severim. Beğendiklerimi biriktiririm de. Çok eskiden alınmış bu kartpostallar geçti elime eşyaları toplarken. Güzel şeyler göz önünde olmalı. Ben de hemen çerçeveleyip fotoğraflarını çektim, hem burada hem de evde sık sık karşılaşıyoruz şimdi. 





 

Bu Italya'nın Perugia şehrinden bir görünüm. Aşağıya doğru inen merdivenlerin yanında bir su kanalı var.





Yine Perugia'ya ait bir görünüm.

Güzel bir hafta sonu olsun.



I love postcards and i collect the ones which  i love so much. I found these postcards while i was picking up my things in the house. Then i decided to enframe them to be able to look good things frequently.





This postcards belong to Perugia, Italy. In the former one, there is a water vassel next to the stairs.

Have a good weekend.